Yemyeşil bir nisan ayında Clara Patrick her şeyden habersiz, her zamanki gittiği kafeden, her zamanki sütlü kahvesini alacakken, çok şiddetli bir deprem süregelir. Bu depremin değeri 7.2 dir ve evler çok sarsılmıştır ve neredeyse her bina göçük halindedir. Fakat o küçük kahveciye hiçbir şey olmamıştır. Elinde kahvesini tutarken sıcak karton kutu havaya sıçrayıp tavana çarpıp, yan duvarlarda 12 kez sektikten sonra yere, tam da Clara’nın rahmetli annesinden kalma botlarının üstüne dökülmüştür. Clara depreme mi botlara mı üzüleyim derken daha kötü bir şey olmuştur. Kafasının üstündeki heybetli avizeyi kendisini kıl payıyla ıskalayacak biçimde gördükten sonra yere düşüp bayılmıştır. Ya da tam tersi. İşte bayılıp yere düşmüştür. Her zaman orada çalışan Tom da kızı kucaklayıp hemen yan binadaki hastaneye götürmüştür. Kızın uyanması yaklaşık 23 saat 59 dakika 59 saniye sürmüştür. Uyandığı anda hafızası tamamen format atılmış bir bilgisayar gibidir. Gördüğü kahveci Tom’u babası sanmıştır. Ve ö...
Comments
Post a Comment