Günlük Meşgaleler
Kafamı kaldıramayacak kadar yorgun olmama rağmen onunla
vakit geçirmek beni çok mutlu ediyor. Ondaki kimyadan mı biyolojiden mi
fizikden mi bilemiyorum. Ama ne hikmetse beni etkileyen bir şeye sahip olduğu
kesin. 3 yıldır bu kadar rahat konuşabildiğim birine denk gelmemiştim. Ama
artık her şey çok güzel. Kafam güzel ya. Hayat bana güzel. Bir daha güzel
kelimesini kullanmayacağım. Söz.
Yolda yürüyordum. Her zamanki gibi koşar adımlarla. Onu fark
etmemiştim bile aslında ilk başta. Çünkü bende miyop vardı. Gözlük de
yakışmıyor diye takmaktan pek hoşlanmazdım. Her şey üç saniye içinde oldu.
Kafamı elektrik direğine çarpmam yani. Ne sandınız aşık olacağım kişiyle mi
karşılaştım falan mı? Yok kız sonra kafam çok acıdı, azıcık kanamış da
olabilir. Biri ambulans çağırsın diye bağırdım çünkü ben kandan korkarım. Her
neyse, acilde uzanırken uyanmışım. Annemlere haber vermediğimi düşünüyordum
fakat sonra onlarla karşılaştım. Doktor aşırı yakışıklıydı. Ama yüzüğü vardı. O
kafada bile bu tür konuları düşünebiliyorum. Henry Cavil ile Yılmaz Morgül
arasındaydı. Ne çok Yılmaz ne çok Henry. Hatta sonra fark ettim ki tıpatıp
Avrupa Yakası Gaffur. Bunu fark etmem gözlüğümü takmamla gerçekleşti. Neyseki
artık gözlük takmayı alışkanlık haline getirmeye karar verdim.
Geçen gün karşıdan karşıya geçerken benim bir üst sınıfım
bir çocuğu gördüm. Ortaokuldan, ben 7’deydim o da 8’de, bana aşkını ilan
etmişti ve ben de reddetmiştim. Neyseki reddetmişim. Çocuğun yanında çirkin bir
kız vardı, o kız ben olmak istemezdim. Çocuk bizi görünce bir afalladı, kıza
sarıdı falan. Maymunluklara girişti. Zaten maymuna benziyormuş.
Tam hayatıma son verme havalarına girmişken, spotify’I açtım
müzik dinlemeye başladım. Dedim ki sıradaki şarkı sevdiğim bir şarkı olursa ve
aşık olduğum bir çocuğa ithaf ettiğim bir şarkı olursam hayata tutunmaya
çalışacağım. Ne oldu dersiniz? O parça çaldı. Aşırı rahatladım. Ölmeme gerek
kalmamıştı. O sırada yoga yapıyordum. Huşuya ulaştım. Tanrı içindedir abi.
İnsanın içinde gizlidir. Onu çıkarmak sana bağlı. Bence herkesin tanrısı var.
Putperestlikten bahsetmiyorum. Herkesin içinde bir ses var. Ve bana göre o sesi
dinlemye başladığın gün sen eriyorsun.
Bak şimdi aşırı güzel giyinmişim. Kızların ikisi gülmeye
başladı. Kendime dönüp baktım hani neredeyse kusursuzum ne pürüz buldu yine bu
geriler diye sonra fark ettim ki gülmek onlar da başkasının açığına gülmek için
değilmiş; sinirden gülmüşler. Sonra sordum neye sinirlendiniz diye. Onlar da
dedi ki ‘Ayağındaki ayakkabıyı almak istiyorduk ikimiz de fakat bir tane
kalmıştı, sanırım onu da sen almışsın.’
Piyano çalıyordum sokakta. Evet sokakta. Evimizin önünde
çöpe atılmış antik bir piyano vardı. Eşi benzeri bulunmaz bir duvar
piyanosuydu. Gel zaman git zaman ben de onu çalıyorum işte derken, bir adam
yanaştı. Bu nedir, diye sordu. Dedim piyanodur. Ben onu sormuyorum dedi. O
zaten piyano da üstündekini çözemedim dedi adam. Üstüne baktım hiçbir şey
yoktu. Ne görüyorsunuz dedim. Etekli bir kadın üstüne oturmuş piyanonun sanki,
ama çok silik gözüküyor.k
Comments
Post a Comment