Amerika'nın Oyunu

Arkadaşlar nereye gidiyor bu gemi, bu otobüs, bu metrobüs ve bu araba? Hangi seyirde ilerliyor, kaçla gidiyor, nereleri görüyor, neler keşfediyor? Her gün kendimi maratonda koşan bir atlet gibi koşmama sebep olan bu güç de neyin nesi? Ben kimim mesela? Arkadaşlarım kimler? Herkes cam gibi transparan mıdır acaba? Yoksa bin çeşit karaktere sahip saman altından su yürüten cinsteler mi? Kim ak kim kara? Hangisi daha çok önemsiyor? Neye göre seçiyoruz insanları? Kumda taş arar gibi mi yoksa pirinçten taş ayıklar gibi mi? İnce eleyip sık dokuyarak mı yok göz ucuyla mı? Soru sormaktan neden bıkmaz insan? Cevap bulamadığında mı gelir bu istek? Yoksa merak duygusu mudur insanı soru sormaya iten? En doğru cevabı kim verebilir ki? Hangisi doğru hangisi yanlış nasıl ayrım yapılır ki? Varlığımız bile bir soru olamaz mı? Yokluğumuz insanlara koyuyorsa var mıyız demek olur bu? Ya da hepsi beynimizin birer aldatmacası mı? Belki bir yanılsama mı? Ya da Amerika’nın oyunu mudur? Başkaları mı karar veriyor acaba? Ölene kalana… Evet, sorularım bitti. Ama hiçbirini yanıtlamadım. Çünkü hayat da bir soru gibi. Ucu açık. Yarın ne olacağını sadece hayal ediyoruz. Kim bilebilir bir selde ölüp gideceğini? Ya da bir uçak kazasında okyanusta bir daha görülmemek üzere kaybolacağını… O kadar terör olayı oldu. Kim öngörebildi? Kim önleyebildi? Kimse. Kimse. Kimse. 

Comments

En Çok Okunan

İtiraf

Anahtar

Yat Macerası

Clara’nın Olağanüstü Hikayesi

Tam da Kalbime