Biyolojik Silah
Kapana kısılmış bir fare gibi hissediyordum. Labirentte kendimi
kaybetmişim gibi. Bu pisliği nasıl temizlerim bilemiyorum. Ama bu sefer faka
bastığıma eminim. Son görevimi yerine getiremem değildi asıl büyük sıkıntı. Bilgileri
yanlış kişiye transfer etmemdeydi. Bu beni içeri sokacak kadar büyük bir
olaydı. Bunu bilerek yapmamış olmam beni idamdan kurtarabilirdi. Gerçi ülkemizde
yasal suçların sonuçları şu ana kadar sadece bir kez idamla sonuçlanmıştı. Bu da
2 bin yıl önceydi. Tarihi yazıtlarda bulunmuştu. Beni ancak içeri
tıkabilirlerdi. Süresi beni ilgilendirmiyordu. Birkaç yöntem elimin altındaydı.
Bu büyük biyolojik mucizelere olan zaafım olmasaydı, büyük bir ihtimalle daha
önce hayatıma son verilirdi. Neyseki 10 yıl öncesine ait zaman kapsülü silahına
hala sahibim. İkinci kullanışım olacak. Geçenki gerçekten hayatımı kurtarmıştı.
Suçlanmam boşaydı ve bana 30 yıl hapis cezası verilmişti. Ama içtiğim o hap
sayesinde sadece iki saniyede, rezidansımın içinde buldum kendimi. İlginç olan
şu ki yaşanan hatıralar aklınıza geliyor. Fakat sanki onları deneyimlememiş
gibi hissediyorsunuz. Aynı zamanda darp izleri falan da bedeniniz de oluyor ama
adeta hiçbir şey yapılmamış gibi hissediyorsunuz.
Dava benim aleyhime sonuçlandı.
20 dakika sonra son bir kez sevgilimle görüşmeme izin verildi. Ondan gizli
ilacı alıp sanki bir şekermişçesine emmeye başladım. Her şey eskisi gibiydi. fakat
bu sefer bir değişiklik vardı. Ben sokakta dilenirken buldum kendimi. Hava tahminen
-3 dereceydi, ayaklarım çıplak, önümde para konması için koyulmuş bir karton
kutu ve beş kuruşsuz ben o soğukta orada tir tir titriyordum. Elimi yan cebime
attım telefonum yoktu. Ne bir cüzdan ne bir şey. Arka cebime baktım. Bir kartvizit
vardı. Kendi kartvizitim. Ajanken kullandığım takma isim yazıyordu. ‘Snowball’
du adım. Muhtemelen on dakika sonra soğuktan donduğumu düşünüyorken, bir araba durdu.
Üstünde ne yazdığını seçemedim. Uzaktaydı. Yolun karşı tarafındaydı ve benim
uzak gözlüğüm yanımda değildi. Sanki tek eksik o gibi bir de söyleniyorum. Bana
doğru geldiğini düşündüm iki kişi vardı. Yaklaştıkça bir anlam kazanır diye
düşündüm. Ama tanıyamadım. ‘Kimliğini göster’ dedi bir tanesi. Belli ki polislerdi.
Ben de elim de avucumda olan tek kağıt parçasını yani ajan kartvizitimi verdim.
Adam şaşırdı. Ve ikisi beni arabaya götürdü. Yürüyemiyordum. Ayaklarım donmuş
gibiydi. Arabaya bindik, iki kendi arasında konuşmaya başladı. Beni tamamen
görmezden geliyorlardı. Aslında sıcak bir yerde olmak iyi gelmişti. Mayışmış
olmalıyım ki, uyuya kaldım arabada. Kalktığımda kendim polis karakolunda
buldum. Beni sorguya çekmeye gelmiş 3 polis vardı. biri benim ayılmamı
bekliyormuş. ‘Evet esas konuya gelelim, senin adında biri yok. Sen kimsin?’dedi.
Ben afallamıştım. ‘Ben Chris Letoon, eskiden istihbarattaydım efendim. İki kez
suçlandım ve daha sonra hapse atıldım. Ama hala yaşıyorum.’dedim. ‘Elimizdeki
rapora göre sen 5 yıl önce ölmüşsün. Zaten yaşında 89’muş. Çok fazla hastalığın
varmış. Kalp krizinden öbür dünyaya göçmüşsün’ ‘Bir yanlışınız olmalı beyefendi.
İmkanı yok ben hala yaşıyorum ve yaşım, yaşım… Yaşımı bilmiyorum. Biz hangi
yıldayız?’ ‘2040’ ‘1946 doğuluyum efendim’ ‘Ama sen çok genç görünüyorsun. Bu imkansız’
‘Ben bir biyolojik silah sayesinde böyleyim’ ‘Bunu nasıl başardın bilmiyorum
ama insanlar yıllarca genç kalmanın yollarını aradılar. Senin ürettiğin bir şey
mi bu?’ ‘Aslında pey sayılmaz, ajanken kullanmamız gerekirse diye üretilmiş bir
silahtı. Fakat kimse kullanmaya yeltenmedi ya da ihtiyaç duymadı. Ben de
kullanırsam ne kaybederim diye düşündüm ve kullandım. Kötü bir senaryo yaşarsam
kullanırım demiştim. Gerektiği bir zamanda kullandım ve sonra böyle bir durum oldu.
Kanıt olarak da ben varım. Biyolojik yaşımı merak ediyorum aslında…’
O günden sonra çok ünlü bir gençleşme
uzmanı oldum. Haplarım dünyaca en ünlü biyolojik ilaçlar oldu. Çok mutluyum.
İstihbarat bana artık telif ödüyor. Hayat bana güzel…
Comments
Post a Comment