Tanrılar Her Yerde
Kendimin farkına vardığımda 2 yaşındaydım. Etrafımda olup
biten her şey sanki benim yüzümden gibi hissediyordum. Ben ağladığımda yağmur
gürül gürül yağmaya başlardı. Her bağırışımda gök gürlerdi. Ben mutlu olduğumda
ise etraf güllük gülistanlık olurdu. Bunun sebebinin ne olduğunu okula
başladığım yıl anladım. Din denen bir şey vardı. Herkes evrenin bir yaratıcısı
olduğu üzerine tartışmalar yapıyordu. Ve bir gün, ben 13 yaşımdayken; bir rüya
gördüm ve aydınlandım. Tanımlayamadığım bir varlık bana elini uzatıp ‘Sen
Tanrısın’ dedi. Ben kendine çekti. Sonsuz bir evrene ulaştım. Günlük hayatımda
başıma gelen her şeyin sebebi olmak iyi bir histi. Okulda bunu kimseye
anlatmadım. Ailemle paylaşmam lise sonda oldu. Annem spiritüel bir insan
sayılırdı. Babam ise daha çok maddiyatçı biriydi. İlk olarak annemle konuşacaktım.
Evimiz küçük olduğu için onu babamın her zaman oturduğu yer olan oturma odasına
en uzak oda olan tuvalete götürmek zorunda kaldım. Sesi geçirgen duvarlar hemen
hemen her konuşulanı duymamıza sebep olabiliyor. Ona yavaşça, sakince başıma
gelen mistik oyunları ve rüyaları anlattım. Annem ağlamaya başladı. Çünkü o da
küçüklüğünden beri o tarz rüyalar görüyormuş. Oğlunun bir tanrı olduğunun
söylendiği bir rüyaymış bu. Ama sonuna kadar ilerlese de hiçbir zaman hangi oğlu
olduğunu seçemiyormuş. Bana çok sıkı sarıldı. Normalde asla bu kadar çok sevgi
göstermez ama gerçekten büyük bir olaydı bu. Bunu nasıl kullanacağımı
bilmediğimi söyledim ona. Beni izle, dedi. Evimizin tam ortasında, ara holde
bulunan kitaplıkta kitap aramaya başladı. Zamanında gördüğü rüyalara anlam
veremediği için birinden yardım istemiş. Ona birkaç kitap vermiş. Fakat dili
farklı bir dilmiş. Adama göre bu dili bilen biri dünyada yokmuş. Bu kitap basım
hatası olarak bir kitapevi tarafından basılmış ve tamamen varolmamış bir
dildeymiş. Bana uzattığında her kelime sanki şifre çözüyormuşum gibi
anlamlanmaya başladı. Kitap tanrı olmak ile ilgiliydi. Hatta adı Tanrı Olmaya
Giriş 101’di. Üniversitesi bile varmış bu işin. Kitabın ilk cümlesi, Sen tek tanrı
değilsin, senin gibi binlerce tanrı yarattın. Etkilenmiştim. Kitabı o gece
yarısına kadar okudum. Bana çok şey katmıştı. Daha bilinçliydim. Bir hafta
sonra liseden mezun oldum. Ve üniversitelere başvurmaya başladım. Altın kural:
Tanrıysan işlerin hep tıkırında gider. En iyi okullardan kabul aldım. Ve istediğim
bölüm olan bilgisayar mühendisliği artık benim için hayal değildi. Bursluydum. Keyfim
yerindeydi. Başıma geleceklerden habersizdim. Bir gün bir kadınla tanıştım. Ona
aşık oldum. O da bana. Ama tek bir şey vardı. Tanrı olmayan birine aşık olamazdım.
Kurallar vardı. Öte yandan sevdiğin kişiyi tanrı yapabilmek gibi bir yöntem de
yok değildi. Ama bunun için çok riskli bir şey olduğu hakkında iki üç cümle
sarf edilmişti. 3 ay sonra kız bana bir şey söyledi ve açıkçası tanrı olmayan birinin
bu lafı söz etmesi imkansızdı. Tanrılar zaten çok fazla sence değil mi? Tek bir
tane olamaz, dedi. Ben bir ürktüm. O da mı öyleydi. Kurallar da birinin tanrı
olduğunu anladıysanız onun size söylemesi gereklidir diye bir kural olmasa
direk soracaktım. Annemlerle bir akşam yemek yedik. Ben yurtta kaldığım için
çok sık onlarla vakit geçiremiyordum. Onunla tartıştık bu konuyu. Koşar adım
yine kitaplığa gitti. Bu sefer bana üstünde Tanrım Evleniyor yazan bir roman
verdi. Çantama koydum evde bakarım diye. Akşam orada kalmam için ısrar ettiler
ama benim aklım kitabı okumaktaydı. Eve geldim kendime bir fincan kahve yaptım
ve okumaya başladım. Tanrılar için evlenmek emeklilik gibiymiş. Tanrı biri bulmak
gerekmiş, ayrıca iki tanrı evlenince çocukları normal oluyormuş. Bir tanrının
doğabilmesi için yasak aşk meyvesi olması lazımmış. Özellikle kadının normal, erkeğin
tanrı olması gerekliymiş. Asıl tanrı babamımmış meğer diye düşündüm. Ben bu
kadını seviyorum, onunla evlenmek zorundayım. Ne pahasına olursa olsun. Çünkü tanrı
doğurursak, çocuğu olan kişinin babası ölüyormuş. Tanrı sayısı hep stabil
olmalıymış. Bu kural çok önemli. Ama babamla bunu konuşamam diye düşündüm. 2 ay
sonra evlendik. Ve 12 yıl boyunca çocuk yapmadık. Çünkü eşimin tanrı olmadığını
hissetmiştim. Düşük yaptığı zamanlar oldu. Babam her çocuk haberinin aldıktan 1
ay sonra herhangi bir sebepten hastaneye kaldırılıyordu. Babam eceliyle öldü.
Ve biz çocuk yapmadık. Kardeşim tanrı olduğunu çok sonra fark etti. Öğrendiği gün
delirdi. O akıl hastanesinde yatıyor. Annem ona bakıyor. Hayatım çok iyi
gitmedi. Yasak aşk tanrının ailesine başka etkilerde yapıyormuş maalesef. 70’ime
kadar yaşadım. Ecelimle ölmek istemedim. İntihar ettim. Kendime elektrik verdim.
Şu an öbür dünyadan yazıyorum. Tanrı olmak hiç kolay değilmiş onu çok iyi
anladım.
Comments
Post a Comment