Doğum Günüm

Bugün günlerden ne diye düşünüp dururken gözümün önündeki takvimi çok sonra fark ettim. Üç gündür apartmanı terk etmemiştim. Yetiştirmem gereken bir sürü iş vardı ve daha çeyreğini bile yapmamıştım. Ve takvime dikkatlice bakınca anladım ki doğum günümdü bugün. Ama zaten beş yıldır doğru düzgün bir kutlama da yaptığım yoktu. Arkadaşlarımla uzun zaman önce yolları ayırmıştım. O kararı niye verdim hatırlamıyorum ama bir katkısı da olmadı bu gidişatın. İşleri teslim etmeye karar vermiştim. Neredeyse yarısı tamamdı. Karikatürist olmayı kendim istedim sonuçta. Bana güzel gelen tek şey buydu. İyi olduğum çok söylenemezdi ama 10 yıldır aynı gazetede ve birkaç dergide de 3’er yıllık kariyerim vardı. iyi gidiyordum aslında. Tek eksik ruhumu doyuracak bir arkadaşlık bir samimiyetti. Artık evlenip çoluk çocuğa karışmayı falan dert ettiğim yoktu. Mastürbasyonla kendimi mutlu etmeyi öğrenmiştim. Hatta ben bunu bir terbiye şekli olarak görüyorum ve aslında fark ettim de aseksüel bile olabilirim. Geçmişte yaşamış olduğum ilişkileri bazen düşünüyorum da sanki hiçbir hs beslememişim karşımdaki insanlara. Her neyse çabucak gazeteye gitmem lazım.
Editör tarafında kabul edilmeyi beklerken, benim tanımlamamla ‘mideye indirme odası’ yerde olabilecek ne varsa yemeye başladım. Sabah kahvaltı etmemiştim. Dünden kalma küçük bir kek yemiştim. O yüzden orada yiyeceklerim önemliydi. Gün uzundu, bu da kısa günün karıydı. Biraz tuhaf oldu söyleyince ama her neyse. Editörün kapısı açıldı. Kadın güzel denemeyecek kadar maskülen biriydi. Çok iyi anlaşabildiğimiz söylenemez zaten. Yazdıklarımı biraz gücendirici bulduğu söylenebilirdi. Çoğu zaman çizimleri de biraz abartılı, açık seçik buluyor. Ama bu benim tarzımdı. Direnmeyi hep sürdürüm. Sonunda orta yolu buluruz. Bugün öyle olmadı, aksine çok beğendiğini söyledi ve zam yaptığını da söyledi. Gerçekten şaşırmıştım. Kadın benden öyle nefret eder ki normalde asla böyle bir şeye tenezzül edeceği aklımın bir köşesinden geçmezdi.
Aldığım para iyi sayılırdı. En sevdiğim lokantaya gidip, en sevdiğim yemek olan ‘mantar soslu bonfile’ söyledim. Çok hızlı yememeye özen gösterdim. Ama o gün doğum günümdü ve ilk defa bu kadar mutluydum. Geçmiş daha az acıtıyordu. Annemi araba kazasında kaybettiğim zaman, vicdanım çok uzun bir süre sızlamıştı. Onu öldürdüğüm düşüncesini kafamdan atmam için aylar geçmesi gerekti. Ama artık ilerisi için çok güzel şeyler hissediyorum. Kola içmeyi bırakacağım, alkollü araç kullanmayı zaten acı kaybımdan sonra bıraktım, kilo vereceğim. Şu an 200’e merdiven dayadım ama hepsi ödem ben biliyorum. Zayıflama hapı alırım en kötü. Bilmiyorum. Hayatımda bir evcil hayvan olması güzel olabilirdi ama ben daha kendime bakmayı yeni yeni öğrenirken bir de başka bir canlıya yaşam nasıl sağlayabilirim. Hiç anlayamıyorum. Bunlar kafamda dönüp dururken hesabı söyledim. Sonra ödedim. Biraz da oturdum mekanda. Beni tanıdıkları için bu bir sorun teşkil etmezdi. İçeriye bir kadın geldi. Bana göre kadın afetti. Kızıl saçlı, beyaz sanki pudralarla kaplı gibi bir tene sahip, hafifi balık etli bir kadın. Beni gördüğünü pek sanmıyorum ama benim onu görebileceğim bir masaya oturdu. Tek başınaydı. Birini bekliyor gibiydi. bu iş beni bayağı heyecanladırmıştı. Bir tane tatlı söyledim. Daha fazla orada durma isteğime karşı koyamamıştım. Kadının bir kız arkadaşı geldi. Ayağa kalktı onu karşıladı. Ve bir anda göz göze geldik. Kadını tanıdığımı fark ettim. Onunla aynı liseden mezunduk. Her şey daha net. O sınıfın en popüler kızıydı. Benimle pek bir yakınlığı yoktu ama gözünden tanıdım onu. Benim en yakın arkadaşım Olec ile çok yakındı. Gidip selam versem tuhaf mı olurdu? Hem zaten yanında da biri var. Ama bir daha onu ne zaman görebilirim ki? Yap yap. Git konuş onunla.
Tatlının da parasını ödeyip, kendime çekidüzen verdim. Adı neydi? Adı gelmedi aklıma. Hayda…
‘Merhaba beni hatırladın mı acaba’
 ‘Ben mi?’
 ‘Evet, şey çok saçma olacak ama sen Jefferson’dan mı mezunsun?’
 ‘A evet sen Greg’sin di mi?’
 ‘Evet ama ben senin adını hatırlayamadım.’
‘Mandy, sen çok sessiz bir çocuktun, çok tanıyamamıştım seni. Olec’le yakındın sanırım. Olec ne yapıyor görüşüyor musunuz hala?’
‘Hayır.’
‘Oturmak ister misin?’
‘Size rahatsızlık vermeyeyim’
‘Yok hayır, ne alaka. Gel konuşuruz bu da Heidi.’
‘Memnun oldum. Bugün benim doğum günüm ama uzun zamandır kutlamıyordum. Demek seni görecekmişim.’
En güzel doğum günümdü. Yeni bir ortama girmiştim. Sıcak bir sohbet etmiştim. Hayatımın en güzel doğum günü.


Comments

En Çok Okunan

İtiraf

Anahtar

Yat Macerası

Clara’nın Olağanüstü Hikayesi

Tam da Kalbime