Posts

Showing posts from April, 2019

Kamuran Teyze

Aynı uyuşturucu tacirinin yanına gitmem bir ayımı aldı. Ancak o kadar dayanabildim. Köşe başında bulunan bir büfenin işletmecisiydi adam aslında. Ayın sonu artık bağımlılık çanları çalıyordu. Param az olduğu için az bir miktarda alabilmiştim. Bu sefer oynadığım son kumardan indirdiğim, helal olmayan ama olmasına zaten ihtiyaç duymadığım için vicdanımın rahat olduğu, ganimetle alacaktım. Çok bir şey değildi aslında ama standartların bir tık üstündeydi. Kendime bir çekidüzen verdikten sonra param cebimde kafam rahat, vicdanımın olmadığı ama rahat olduğu gerçeğini belirtmeden geçemem, bir şekilde yola koyuldum. Mahallemiz eski bir yerleşim yeri olduğu için herkes birbirini tanır. Aynı zamanda hep ilklere ev sahipliği yapar. Misal ilk telefon bizim mahallede kullanılmıştır. Hatta bu özelliğinden dolayı semtimizin eskicileri bir müze açtı. Adı da Kamalakanatrallalşi (umarım böyle bir sözcük dünyada yoktur) mahallemizin. İlk Homo erectus koymuş bu ismi. Düşünün biz Homo sapiens olduğumuz...

Mort Post

Yine gördüm o kutsal insanı. Kimi olacak Thomas amcayı tabii. Mezarlığa yine o külüstür elektrikli motorsikletiyle giriş yaptı. Sepetinde çok posta yoktu. Sözlü mesajlarla kafası allak bullak olmuş gibi gözüküyordu. O adam her şeyi nasıl kafasında tutuyordu. Bir kere kafası küçücüktü. Kendi de minyon bir tipti zaten. Yavaş adımlarla mezarlık girişinden onu izledim. Motorsikletiyle gidebildiği kadar gitti ve sonra bir meşe ağacı kenarına, oldukça gölgelikti, aracını park etti. Kır sakalının yeni tıraş etmişe benziyordu. Başına geçirdiği kasketi onu beş yaş daha genç gösteriyordu olsa olsa. Elinde 3 paket ve 5 zarf vardı. Kime olacak. Kesin Hailey Masen’edir bir paket. Öldüğünde bir sürü sırdan habersizdi. Sonra kiliseye günah çıkartan bir sürü insan olunca onun hakkında, devlet yetkisini kullanıp hem vicdan rahatlığı hem de insanlara iş imkanı sunan bir sistem geliştirdi. İstihdam çok önemli bir faktördü. Bunun için devlet her şeyi yapmaya hazırdı. Onlar da Ölü Posta ‘Mort Post’ adı...

Havalanmak Gerek

Benimle uçsana. Kafalarımızın güzel olmasına gerek yok. Sana diyorum. Uçalım atmosfere karışalım. Oksijensizlik çekmek neymiş görelim. Yaramıyor bana Moda havası. Geçti onun modası. Keşke bitse toprakların nadası. Ekonomi çünkü acınası. Bizim burada ona derler kelle, Sizin orada kafatası. Kokusu gitmeyen parfümler Kolonya sürseler bile işe yaramaz. Çünkü insan kokusunu bastıramaz. Kazanova olmak vardı şimdi. Kafa karıştı. İç bir tuzlu ayran. Bırakın bu işleri gençler Kafalar kafalar En iyi onlar anlar. Anılar gelip geçerken, O son esen güz rüzgarını.

Feleğin Dansözü

Ve yine hayatımın içinden geçen bir karadelik var. Kalbimi söküp çıkartmak üzere. Duyularıma yenik düşmem umarım. Yanılmak istemiyorum. Hayır asla… Ben bir gezegensem, bir ışık hüzmesi bana yanaştıysa; geceleri kim takar ki? Her şey aydınlıktan doğar. Kamçılanan kalp sızısı, aynı yaraya on fiske. Eşik değerini geçerse yandın. Kafam allak bullak. Bu aralar hiçbir şeyi gerçekten önemseyemiyorum. Kafam kalabalık. İşler hep kesat. Ne biliyim yani ortalığı bok götürüyor. Bedenimde ne bir arzu ne bir neşe. Gülmeyi unutan bir çift göz. Kaz ayaklarım yok. Sevinemiyorum bile. Yaşanmışlık yok sanki. Bedenim bir çocuk bedeni kadar az işlenmiş. Çocukluğunu yaşayamamanın vermiş olduğu yoksunluk ve bunalım hissi. Yoğurmadım kendimi. Hep avuttular beni yalanlarla. Çevremde kimse kalmayana dek oynadım kaderimi. Ne zaman karma beni hissedecekti. Bu kız da artık gülsün diyecekti. Mutluluk bir ütopya mıydı? Yoksa mutlu olan herkes büyük bir balonun içinde korunmalı bir hayat mı sürüyordu? Kendilerini ne...

Yıpranan İlişkiler

“Neden bunu yapıyorsun Petrof? Sana her şeyi anlatmama rağmen aramızda hala yıkamadığım bir duvar var.” “Bunu anlaman çok zor. Pia bak, her gün seninle şarap içmekten keyif duyuyorum ama sana her zaman aynı sıcaklıkta davranmam zor. Birbirimizi sürekli görmemiz normal mi sence? Arada seni özlemem gerekiyor gibi hissediyorum. İlişkiyi yıpratmamak için en iyisi bu gibime geliyor.” “Mesela bugün kilisede dua ederken ne diledin?” “Sen beni artık dinlemeyi de mi bıraktın? İstiyorsan sana günahlarımı da çıkarayım, kiliseye gitmeye de gerek kalmaz. Kafayı yemişsin. Sana ne dua ettiğimi söyleme gerekliliğini ne hissettirdi? Affedersin ama laik ve demokrat bir ülkede yaşıyoruz. Sen de öyle. Haklarıma saygı göstermeni istiyorum. Kaldı ki seninle sadece 3 aydır tanışıyoruz ama ben 26 yaşındayım, tanrıyla husumetim 26 yıldan beri süregeliyor.” “Hazır cevaplı olmana bayılıyorum. Yani Petrof içinden ne geçiyorsa bana anlat. Ben seni korkutuyorum sanırım. Seninle bir gelecek planlamam fazla sorumlul...

Sancılı Son

İçimde bir şeyler söndü. Külleri uçtu havaya karıştı. Ne zaman kalbim atar ki, Aynı hızla geçmişteki gibi. Bıraktım umutlanmayı. Yeşerecek tomurcuk bırakmadı, Bu son fırtına ağır geldi. Ve bitti, her şey gibi.

Aptallar Günü

Bende ne bulduğunu anlamıyorum. Aslında aradığı kişi ben değilim gibi geliyor. Karakterim ona yakın sayılmaz. Kapana kısılmış gibi hissediyorum. Tuzak mı kurdular bana? Kendimi yetersiz hissediyorum. İğneyle kuyu kazılmaz sanırım. O benden çok üstün gibi geliyor. Kendimi ona değer biri olarak göremiyorum. Ben sadece küçük bir terzi parçasıyım sadece. O benim müşterim olmasaydı onunla aynı havayı bile soluyamazdım muhtemelen. Benjamin çok yetenekli bir insan. En başında o üniversite mezunu. Bense liseyi zar zor okumuş bir kızım. Taşrada büyüdüğüm için de birçok konudan habersizim. Onunla kendimi büyük hissediyorum. Sanki yaşım zaten 30 değilmiş gibi(!). Olgunluğum bir yaşlınınkine erişiyor sanki. Çok büyük hedeflere sahip bir kadına dönüşüyorum. Neden bu kadar statü farkı olmalı bilmiyorum. Kafamda çözümlemem gereken bir şeyler var. O gün pembe kepenkli küçük terzi dükkanımı kapatmam gereken saatten yarım saat geç oldu. Normalde 18.00 sularında biten işim bugün biraz uzadı. Son parça...

Rüyalarda Kavuşulur mu? vol.1

Rüya mıydı gerçek miydi bilmiyorum ama bir şey kafama dank etti. Sanırım ondan etkileniyorum. Kim olacak, yan komşum tabii. Geçen gece tuhaf bir izlenime kapıldım. Sanırım yalnız tuttu evi. Ve yüzük de görmedim. Zaten rüyamda onu daha önce gördüğümü hissetmeye başlamam 3 saat önce kahve içerken oldu. Sabah, her şey normaldi. Hatta anormal derecede olağan gidiyordu her şey. Ve camdan baktım. Sanki her zaman bakarmışım gibi. Beyaz üstüne siyah puantiyeli perdeyi araladım ve nakliyat firmasının arabasını gördüm. O oradaydı. Elinde bir doküman, diğer eli belinde ve aynı zamanda alaörük merdiveni gibi boyuyla ilginç görünüyordu. Ama her şey o anda olmadı. Kahvaltımı ettim ve dışarıya çıkmak gibi radikal bir karar aldım. E tabii biraz özenmedim diyemem. Birkaç makyaj hilesi yapmış olabilirim. Kapıdan çıktım ve karşımdaydı. Ve işte o an bana ‘Merhaba’ diyen ses tonu bir anda telefonumda kayıtlı biri gibi eşleşti beynimde. Ben de hayırlı olsun demek istedim. Ama ağzımdan dökülen biraz farklıy...