Gerçeklere Dayanmamaktadır
Okul yemekhanesinden tanımadığım 4 kişiyleydim. Eski
arkadaşlarımı görmüştüm. En yakın arkadaşım Barbara beni takmadı bile. Yanına
gittim. Tepki sıfır. Benimle konuşmadı. Diğer arkadaşları zaten beni takmadı.
Zaten loş bir ortam bir de onların bana olan hıncını gördüğümde şaşkına döndüm
diyemem ama etkiledi bir gıdım. Her neyse. Beni pas geçip gittiler gözümün
önünde. Sonra ne mi oldu? Eski arkadaşlarımla yeni arkadaşlarım bir araya gelip
beni satma işlemi gerçekleştirdiler. Ben de babama gittim. Neyseki bir anda
babam geldi. Onu gördüğümde kulaklığımda Good Rockin’ Daddy çalıyordu. İlginç
bir tesadüftü. Sonra yemekhanede yeni bir kampanya yapıldığı kulağıma çalındı.
Aslından dev bir pankarta yazmışlar:
“Herhangi bir yemekten yabancı bir madde çıkacak olursa,
madde sayısı kadar 50 kuruş iade edilecektir.
Okul Yönetimi”
Bu absürt uygulama karşısında şaşkına dönen bendeniz,
babamda hiçbir şaşkınlık parıltı görmemiştim. Benim tabağımdan bir tutturmalı
toka, kocamandı ve marka bir şeydi, birkaç düğme, ataç ve benzeri gereçler
vardı. Sanırım makarna değildi yediğim. Alet kutusu falandı. Her neyse. Ben de
uygulamaya katılmak için gişeye gittim. Adam inanmadı ve bana hangi bölümde
olduğumu sordu. Daha sonra bana final sınavından sorular sordu. Cevaplarsam
parayı alabileceğimi söyledi. Ben de unutmuştum. Çünkü üstünden 3 ay geçmişti.
Birini bildim. Verdiği elli kuruşu bana uzatmadan yolun ortasında bıraktı. 50
kuruş için araba altında kalacaktım. Ama aldım. Öğrenci adamız. Lazım olur
dedim. 5 sakız parası, bir su hatta kalitesizse 2 su. Başka bir ölçek
bulamadım. Her neyse. O parayı alıp babama verdim. Babamla arabaya binip orayı
terk ettik. Okulum tuhaf uygulamalarda hız kesmiyor derken, 50 kuruşa çok
dikkat etmemiştim aslında. Baktım 1960 basımı olduğunu gördüm. Neyseki evdeki
antika para koleksiyonumuz tamamlanmıştı. Babamın gülüşü çok histerikti. Aşırı
sevindi adam. Para koleksiyonumuz ta büyük büyük büyük dedemlere dayanıyor.
Kendileri darphanede çalıştıkları için bu iş onların hayat biçimiydi. Ben
küçükken darphaneyi insanlara darp edilen bir yer sanırdım ve babamın ailesiyle
uzun süre iyi geçinemedim. Neyseki 10 yaşındayken okulda öğrenmiştim. Ondan
sonra parayı sevmeye başladım. Ailemiz zengin gibi gelmişti. Okuldakilere ‘biz
zamanında para basardık’ falan gibi şeyler söylerdim. Neyseki çocukken.
Eve geldik. Para koleksiyonumuz için bodrum kata indik.
Bizim ev 89 katlı. Her neyse. Sonra ne oldu biliyor musunuz? Deprem. Evimiz
yıkıldı. Ben ve babam evde göçük altında kalmadan çıktık. Fakat ev yıkılınca
bizim bodrum ortaya saçıldı. Toprakta paraları görenler, onu dönem parası
sandılar. Biz ne mi yaptık? Şu an jetle bilinmeyen bir adaya uçuyoruz. Annemi
de iş yerinden jetle aldık. Şu an Billie Jean dinliyoruz. Evi sattık. Yıkıldığı
için kentsel dönüşüme verdiler. Bize de bir daire yapacaklar. Ama biz
bulunmayanı bulmaya gidiyoruz.
Babam yorulduğu için jete ben bindim. Ama ben parfüm
sıkmadan pilotluk yapmam. Hemen oradan Şanel parfümümü boca edip oturdum. Ve
her zaman dinlediğim bir şarkı vardır, bunu her vatandaşımız bilmez. Ben
İngilizim. Tarkan vardır. Türk biri. İşte ondan Kuzu Kuzu dinlemeden uçamam.
Açtım onu. Söyleyemesem de uğraştım biraz. Ve şarkı bittiğinde bir de baktık ki
yakıt azalmış.
Okyanusun ortasındayız. Hedefe daha 13 dakika var ve bizim 3
dakikalık benzinimiz var. 3 dakikayı da geçirmek için dua etmeye karar verdik.
Herkes ellerini açtı. Üç kafa tek yürek oldu. Bok yoluna gittik.
Bu yazıların bir kısmını kara kutudan oluşturdular. Ve
geçmiştekileri de tek hayatta kalan fert kızları Linda Fresk sayesinde kaleme
alınmıştır.
Comments
Post a Comment