Kolay Yoldan Zengin Olmak (zenginliğe taktım sanırım)

Uzun ama çok ince olmayan bir sokaktan daldım. Zifiri karanlıktı, tek bir sokak lambası yoktu. Sadece yıldızların ve ay ışığıyla yolumu el yordamıyla buluyordum. Neyseki onları geride bırakmıştım. Nasıl da kovalamacaya dönüştü bu olay anlayamadım. O aradıkları insan ben bile değildim. Nereden bileyim ben o Kuveyt dinarlarının nerede olduğunu? Hayatımda hiç 1.000.000.000.000.000 dolar görmedim, Kuveyt parası eksikti zaten. Bildiğim kadarıyla en değerli para onlarınki. Her neyse bazen keşke bu kadar bilmeseydim diyorum. Adam sinirden nasıl yüzüme tükürerek sorguladı beni. Acaba Jennifer ne düşünmüştür?
Cebimdeki walkmanimi fark etmem 5 dakikamı aldı. En son dinlediğim şarkı Pink Floyd’dan, Time’dı. En korktuğum şarkı odur. Bir de sokak karanlıksa, kulaklığı takmaya içim elvermedi. Yürüdükçe yürüdüm. Tanıdık yerlere ulaşmıştım. Artık tek tük ışıklara rastlamaya başlamıştım. Caddeye ulaştım ama korkudan içim adrenalinle kaynıyordu. Neyseki bildiğim bir yerdi ve otobüs beklemeyi göze alamazdım. Hemen bir taksiye atladım.
Taksicinin dinlediği şarkı da Time’dı. Bir an dejavu gibi bir şey hissettim. Ama çok normaldi. Daha az önce onu kafamda evirip çevirmiştim. Önemsemedim. Ücret beklediğim kadardı. 10 dolar. Uzattım parayı, şoför duraksadı. Kafasını çevirdi. Ve bana dinarların nerede olduğunu sordu. Fakat bu adam bambaşka bir herifti. Hödük paramı almakla kalmadı. Cüzdanımı elimden aldı. Löp diye. Bakakaldım. Ve ışıklarda durduğumuz anda arabadan indim. Kapıyı kilitleyecek kadar zekaya sahip değildi. Eve 4 ev kalmıştı zaten. Yürümek de istemesem, akılsız başın cezasını ayaklar çeker ama ben nerede akılsızlık yapmıştım? Neyseki kapıya ulaştım. Jennifer’ı aramayı korkudan düşünemedim bile. Acaba ne yapmıştı? Mavi kapılı apartmanıma giriş yaptım. Kapıda kilit yoktu. Neyse dedim, biri açık bırakmıştır falan fişman diye düşündüm. Yavaş adımlarla üçüncü kata çıktım. Benim ev merdivenlerden sola dönünce lank diye ortada olan, bulması çok kolay bir konumda. Kapımı her zamanki mor kaplı anahtarımla açtım açmasına da, kapıyı itekleyemiyordum. Düşündüm acaba çöp yığınım açık pencere yüzünden rüzgarla falan kapının önüne mi itelenmişti. Aklıma gelen şey sadece çöp düşünün. O kadar fakirim. Her neyse hemen ışık anahtarına basmak geldi. Tek göz oda evim Kuveyt dinarlarıyla dolmuştu. Anlam veremedim. Niye benim evim? Çok sorgulamadım.

Her gün bankaya 10.000’lik desteler halinde dolara çevirterekten gittim. Şu an Banana Computers’ın sahibiyim. Yaptığımız telefonlar ve monitörler muz şeklinde. Çünkü en sevdiğim meyve muz. Ve mor seçenekleri de var. Tahmin edin neden? ÇÜNKÜ MOR EN SEVDİĞİM RENK! 

Comments

En Çok Okunan

İtiraf

Anahtar

Yat Macerası

Clara’nın Olağanüstü Hikayesi

Tam da Kalbime