Kumarhane Batağı
Kartlara çok hakimdi.
Yapacağı diğer hamleyi takip edemeden ben, o bir sonraki hamleyi düşünmüş bir
şekilde bakıyordu. Gözleri gözlerime baktığında içim tuhaf oluyordu. Aslında sıçtım
yine gibi bir duyguydu. Ama adamın yakışıklı olduğunu kaybettiğim ikinci oyunda
fark edebildim. Ben bile şaşkına döndüm. Çünkü her zaman oyunumdan çok
insanları incelerdim. Masadaki diğer dört kişi umurumda değildi. İkisi yaşlı,
biri bence 18 altıydı, diğeriyse hep mutsuz gözüken 30’lu yaşlarda bir adamdı. Oyun
basitti aslında. Tek sıkıntı duyduğum şey, ilk başta bahsettiğim adam fazla
özgüvenliydi. Hep arttırdı parayı. Ben en son kalan onluğumu da harcamıştım ve
masadan kalkmaya karar verdim. Kazandığım üçlükle kalkıp arkama bakmadan
gitmeye karar verdim. Pes ettiğimi gören adam, bir anda yüzüne bir ifade
takındı. Fazla babayani görünüyordu. Son hamlesini yaptı ve ortadaki
hesaplayamadığım tüm paraları aldı. Hiçbir sevinç ifadesine sahip değildi yüzü.
O anı görünce paralarımı bozdurmaya gittim. Masada kimse kalmamıştı. Herkes dağıldı.
Dışarı çıktım. Sokakta bir çocuk açlıktan zayıflamış bir halde bana çok güzel
baktı. Hemen elimdeki bütün parayı cebine soktum. Bacağıma sarıldı. O an
gerçekten mutluluk doldu içim. Her zamanki yoldan eve doğru gidiyordum. Arkamdan
‘Durun bayan.’ diye bir ses geldi. Kafamı çevirdiğimde şaşkına döndüm, çünkü o
adamdı. Şapkasının yeşiliyle gözünün yeşili çok benzerdi, beyaz teninde oldukça
dikkat çeken kırmızılıklar vardı. Çok üşümüş görünüyordu. Bana doğru koşmaya
başladı. Ne yapacağımı bilemeden onu bekledim. Acaba geçen gittiğim tarotçu
kadının dediği adam bu adam mıydı? Bilemedim. Sanırım L ve S harfleri
olduğundan bahsetmişti. Her neyse çaktırmayayım diye düşündüm. Yanımdaydı. Ve;
--Merhaba! Yanlış
anlamayın ama bir kahve içmek ister miydiniz?
--Kazandığınız parayla
ısmarlamayacaksanız tamam derim, maazallah boğazımda kalır falan.
--Çok komiksiniz
gerçekten. Siz nasıl isterseniz.
Hemen yakında Klein’s
Coffee vardı. En sevdiğim mekanlardandır. Hep çıktığım çocuklarla orada
otururduk. Sevindim bu duruma.
--İçeriye mi geçelim?
Sigara kullanıyor musunuz?
--Yok, siz peki?
--Eskiden tiryakiydim. Şu
an iğreniyorum, dedi.
İçeriye geçtik. Montu yakut
kırmızısıydı. Bana isimlendiremediğim bir ifadeyle bakıyordu. Ya çok aşık ya da
çok içmiş gibi. Ama içki kokmuyordu. Kahveleri söyledik. O da latte seviyormuş.
Benimle neden konuşmak istediğini sorduğumda ilk başta uzun bir sessizlik oldu
sonra ifadesi ciddileşti. Sonra kahkahayı bastı. Hunharca gülüyordu karşımda. Şaşkına
dönmüştüm. Susmasını söyledim. Ama gamzeleri o kadar güzeldi ki. Ben de gülmeye
başladım. İkimiz de haykıra haykıra gülüyorduk. Sonra aynı anda sustuk. Bana tek
dediği şey şu oldu.
--Ben bu oyuna girmeden
önce kendime bir söz vermiştim. Burada ilk pes eden insana kahve ısmarlayacaktım.
Başta çok korktum yaşlı amca pes edecek sandım. O yüzden sıfır tepki göstermeye
çalıştım. Yoksa bir salsam kendimi ya ağlardım halime ya da gülerdim. Sonra sana
çok bakış atmaya çalıştım. İşe yaradı. Hedefim sendin çünkü. Buraya seni hep
görebilmek için geliyordum. Bir gün buranın yakınında bir barda arkadaşlarıma
içmeye gitmiştim. Çıkışında eğlence olur diye buraya girmiştik. Seni makinelerde
oynarken mutsuz mutsuz bakarken görmüştüm. Sen bana boş boş, gözünü kısarak
baktın. Sanki göremiyormuş gibi. Eminim unutmuşsundur. Ve o gün seni oyun
oynadığım masadan izledim. Ve dedim ki o kızı o bataktan kurtarmak benim
görevim. Senin için her gün gittim oraya ve biriktirdiğim bütün parayı bir
bankaya yatırdım. Senin adına bir hesap gibi bir şey oldu aslında. Oradan çıkabil
diye. Şu an 123.458 dolar var. Faizlendi biraz tabii. Bunu yapmama izin ver ve
orayı artık bırak. Çünkü sen bu hayatı hak etmiyorsun.
O günden sonra ne o kız o
kumarhanede göründü ne de o çocuk orada. Ama bir aradalar mı onu bilemiyorum. Bir
başka bildiğim şey, banka hesabının artık olmadığı.
Comments
Post a Comment