Posts

Showing posts from 2017

Batan Gemiler Karaya Yanaştı

İşsizliğimde geçen zaman ömrümden 4 yıl götürdü. Yani öyle hissettirdi. Ne 3 yıl kadar az, ne de 5 yıl kadar yüce bir zamandı. İşim için paha biçilmez bir elmas değerindeydim. Evet. Resmen bir mücevherat. Daha 3 ay oldu. Yaptığım iş bir nevi müzisyenlikti. Yani öyle de denemez ama danışmanlık gibi bir şeydi. Müzisyen danışmanı gibi. Kısıtlı konularda diyelim. Örnek verecek olursam, ruh halleri hakimiyeti gibiydi. Müzisyenler sahneye çıkarken endişeli zamanlar yaşarlar. Bu anlara tanık olup onlara motivasyon konuşması yapıyordum. Ama benim ajansım en iyisiydi. Ne çok ünlü ne de sokakta görsen hiç tanıyanı olmayan kişilere denk gelmedim tanrıya şükür. Ama bu benim için çok güzel bir duyguydu. Bazılarıyla sevgili bile oldum. Zaten olay da orada koptu. Normalde bana herkesin özgeçmişini sayfalar dolusu verirlerdi. Fakat bu sonuncu ünlü şarkıcı Logan Clark (tanımıyorsunuzdur) bazı bilgilerini vermemiş. Örnek vermek gerekirse, evli ve 3 çocuk babası olduğu gibi birtakım bilgiler. Yani bun...

Gezegencik (Ayrı Bir Dünya)

Bulutların üstündeki bir düzlemde, dünyadan küçük ama çok da bir olayı olmayan bir gezegencik varmış. Bu gezegende yaşayan her insanın büyük bir hüneri varmış. En büyük hünerli herkese göre kendiymiş. Ama bir gün bir bebek dünyaya gelmiş. Bu bebek 3 yaşına kadar çok rahat bir bebeklik geçirmiş. Fakat 4 yaşına gelmiş ve konuşmaya hala başlamamış. Bir yıl daha beklemişler. Tık yok. Aile çocuklarındaki sıkıntıyı fark etmiş ve gastaneye koşturmuş. Onların dilinde gastro sağlık demekmiş. Ünlü doktor Gastro Kastro onların ilk doktorlarıymış. Onların çığırını o açmış. Her neyse doktorlar bir sürü test yapmış. Sonucunda ne mi desin? Çocuğunuz sağır, demiş. Aile yıkılmış. Mecazi değil. Yıkılmışlar (ölmüşler demek) ve tahtalı köyü boylamışlar. Bu çocukcağız tek kalmış. Onu da zorla yıkacaklarken çocuğu alan gemşire buna izin vermemiş. O çocuğu olmayan bir anneymiş ve onu o kadar çok istemiş ki; gönlü el vermemiş garibi yıkmaya. Bu gezegen Azerbaycan ile Türkiye’nin dil farklılığı tadında bir ...

Rüyalar ve Bilinçaltı

Bugün farklı hissettim. Kafamdaki tokanın rengi bile tuhaf geldi. Her zamanki eylemlerim sanki bana ait değildi. Geçen hafta ölen teyzemin ruh halime melankoli getirmesini anlayışla karşılamalıyım herhalde. Ama bugün çok ilginç. Saçlarımın rengi atmıştı sanki. Tarağı tutarken her zamanki sol elim yerine sağ elimi kullandığımı fark ettim. Bütün düzenim raydan çıkmıştı. Eve aldığım iki çay markası var ve bir tanesini beğenmediğim için hiç içmem, içimden onu içesim geldi. Ve tadı garip bir biçimde çok hafif ve mayhoş bir his bıraktı bende. Sanki yıllardır yanlış davranmışım da şimdi aklım başıma gelmiş gibi. Üç aydır psikiyatrime de görünmedim. Acaba anksiyete yeniden mi kendini gösterdi. Ama ilaçlarımı düzenli alıyorum. Bu imkansız ötesi. Rahatlayıp oturmaya karar verdim. Bembeyaz üçlü koltuğuma yerleştim. En sevdiğim battaniyemi üstüme örttüm ve kanallarda gezinmeye başladım. Televizyonda bir sıkıntı yok gibi görünüyordu. Bu da demek oluyor ki bendeydi sıkıntı. Telefon çaldı. Ve saat d...

Kasko Önemli

Jantlar tam anlamıyla gitmişti. O kadar yüksek sesle müzik dinlemenin bir suçuydu sanırım. Ama nasıl anlamam arkadakinin kayarak bana geldiğini. Ama Pink Floyd dinlerken onu anlayamazdım. Adamlar nasıl müzik yapıyor? Pes doğrusu. Kışın bir daha yollara atmayacağım kendimi. Ant içeceğim. Resmen gümbürtüyle nasıl sarsıldığımı hatırlamıyorum. İçeriye doğru bir göçük var. Neyse ki babam kaskosunu yaptırmıştı. Zaten suç adamda ama. Bir saniye ben şu anda burada. Ne? Geç kaldım resmen. Saat yarım. Benim 1 de okulda olmam lazım. Zaten koroda söyleyeceğimiz parçaya da sıfır çalıştım. Neyseki baş şarkıcı seçilmedim. Adamın benim sesimi duyduğunu bile sanmıyorum zaten. Her neyse. Taksi! Aman içinde biri varmış. Hey dursanıza ama! Saat 13.05. Derse 5 dakika geç kaldım. Hocamız Frank Nelly çok disipline bir insan. O yüzden bir saniye bile geç kalsan, çok mutsuz olacağın şeyler yaşarsın. Arkadaşım 2 saniye geç kaldı. Kızın kulağına bir şey söyledi. Ve kız ağlayarak kaçıp gitti. O yüzden bu adamd...

Absürtika

  Yolda yürüyordum. Önümde beyaz bir köpek bana doğru gelmeye başladı. Beynimde ‘Benim sahibim ol!’ diyen bir ses yankılandı. Ve onunla yürümeye devam ettik. Birkaç adım atmamıza kalmadan bir anda iki kişi, biri esmer ve uzun siyah saçlı diğeri buğday tenliydi, bana ölen ablaları hakkında bir şeyler anlatmaya başladılar ve o anda sanki televizyonda bir vtr yayınlanıyordu da ben izliyormuşum gibi beynimde olay canlandı.   Ablaları rollercoastera binmiş. Fakat başında duran adam çok dikkat etmeden aşırı zor bir parkur oluşturmuş. Ablalarının aletin hızlanmasıyla bir anda öldüğünü belirttiler. Beni de avukat yaptılar.   Sonra benim teorimi ortaya koyduk. Eğer başka bir kıza daha böyle bir şey olursa demek ki herkese bir hıncı vardı bu adamın. Biz de o kızı rollercoastera bindirmeye karar verdik. Dualarla o kızı uğurlayacaktık ki uykumdan uyanmışım. Yine absürt bir rüya.

LENKA'NIN 9. YAŞ PARTİSİ

Bugün Cuma ve benim doğum günüm. Okula giderken gerçekten çok süslendim. Tam bir prensestim. Thomas içeriye girerken beni ördü ve eminim 10 saniye bakakaldı. Ama arkadan Emily geldiği için tek bir söz diyemedi. Sadece gülümsemekle yetindi. Sınıfa girdiğimde en yakın 5 arkadaşım (Parantezi yeni öğrendim. Sanırım burada kullanabilirim. Melissa, Katya, Jade, Bryan ve Lisa.) bana sürpriz doğum günü kutlaması hazırlamışlar. Hepsi çok güzel hediyeler almış. Ama en güzel hediye Lisa’nınki. Onlar biraz zengin ondan biraz daha güzel alması son derece normal. Bu yeni çıkan Barbie var ya. Hani şelalesi olan. Evet evet o işte. Çok sevindim. İçini suyla doldurduk ve su fışkırttı. Diğer hediyeler fazla ucuza kaçılmış hediyelerdi. Ama olsun beni çok seviyorlar. İkinci dersin teneffüsünde ağaç evin orada şarkı söylüyorduk. Ve hiç beklenmedik bir anda Patrick geldi. Elinde bir kağıt vardı ve üstünde ‘Diğer teneffüs arka bahçedeki çınar ağacının orada ol.’ yazıyordu. Patrik’in dediğine göre bu ki...

LENKA BLINK'IN GÜLÜMSETEN GÜNLÜĞÜ

   Ben Lenka Blink.  Neden papatyalar beyazdır? Ben bunu 5 yaşımdan beri soruyorum herkese ve şu an 8’ime bastım. 3 yıldır soruyorum. Anneme sordum ‘Beyaz temizliğin simgesidir.’ dedi. Ama babama sorduğumda sofradaydık ve tek yaptığı hareket annemden tuz istemek oldu. Babam benimle hiçbir şey paylaşmıyor. Gerçekten. Bir ekmek bile paylaşmaz. Daha 8 yaşımda böyleyse sonraki yıllarda nasıl olacak merak ediyorum.   Beyaz temizliğin simgesi olabilir anneme göre ama bana göre hastanenin simgesi. Her aşıya gidişimde daha da nefret ettim o iğrenç renkten. Ama papatya en sevdiğim çiçek. Tek onu o renkte görmeye katlanıyor gözlerim. Kollarım mosmor. Bende bir tür hastalık var ama annem bana ‘Sen daha çok küçüksün, anlamazsın.’ demiyor mu bir de üste çıkmak için. Bir kere benim reşit olmama sadece 10 sene kaldı. Sekiz yıl biraz karlı yollardan geçmiş olabilirim. Suçiçeği olup kocaman bir hafta boyunca yatmış olabilirim. Ama hiçbir şey bundan daha ağır olamaz. Buna tüm ka...

Ne olacağı belli olmaz.

Adam o gün aşırı içmişti. Sevgilisinin onu terk etmesi, onu ikisinin ortak kiraladığı evden kovması ve ardından daha kapıdan çıkmadan içeriye yeni sevgilisinin girmesi dolayısıyla çok mutlu olması beklenemezdi zaten. Salya sümük ağlaya ağlaya evi terk etti. Ben bu kadar ağlayan bir erkek görmedim. Ben kim miyim? Adam’ın yaşadığı ortamın tanrısıyım. Kaderin cilvelerini yaşattım ona. Annesini 3 yaşında kaybetti. Babası alkolikti. Sonunda karaciğeri iflas etti. O da Adam üniversite birinci sınıftayken nalları dikti. En çok Adam için uğraşıyorum. Hayat acımasız öğrensin diye. Geri kalanını normal anlatacağım. Sürprizi kaçmasın. Evi terk ederken kafasında nakliyat soruları vardı. Eşyaları nasıl halledecekti? 5 yıllık bir ilişki bu kadar kolay bitebilir miydi? En yakın dostu Greg’i aradı ve onun evinde içmeye karar verdiler. Daha fazla rezil edemezdi ağlayarak kendini. En sevdikleri koltukta baş başa, dertleşe dertleşe saat 5’i bulana dek kafaları buldular. Neyseki zamanlaması iyiydi kızı...

İtiraf

Küçük pıtırcığım, Sen evlilik dışı bir çocuksun. Sana gebe kaldığım gün 18 yaşıma girdiğim gündü. Babanla birbirimize çok aşıktık. 3 yıl sonra senden habersiz evlendik. Şu an 13 yaşındasın. Ben onun papatyası o benim ela gözlümdü. Öyle aşıktık ki, en kalabalık çarşılarda kaybolduğumuzda o beni yasemin kokulu parfümümden bulurdu. Benim için o paha biçilemez bir mücevherdi. Tek kusuru kafa yapısıydı. Bazen çok dar görüşlü olabiliyordu. Ama sevgi dolu bir kalbi vardı. Bana her baktığında kalbim güm güm çarpardı ve biliyor musun aslında o çok sık bakardı bana. Ben her an öyle heyecan dolardım. İçimde tarif edilemez bir aşk düğümü atılmıştı. Koparmadan açılamayacak kadar sıkı bir düğümdü ve zaten zorlanarak yırtıldı. Senin gey olduğunu fark ettim. Ben anladım bunu. Erkek arkadaşlarınla öpüşürdün. Ve kızlardan nefret ederdin. Daha 4 yaşındaydın. Bunu babanla paylaşmak istedim. Ama o seni istemedi. Ben erkek gibi erkek isterim dedi bana. Ben şaşakalmıştım. Sen hiçbir erkekten noksan deği...

Clara’nın Olağanüstü Hikayesi

Yemyeşil bir nisan ayında Clara Patrick her şeyden habersiz, her zamanki gittiği kafeden, her zamanki sütlü kahvesini alacakken, çok şiddetli bir deprem süregelir. Bu depremin değeri 7.2 dir ve evler çok sarsılmıştır ve neredeyse her bina göçük halindedir. Fakat o küçük kahveciye hiçbir şey olmamıştır. Elinde kahvesini tutarken sıcak karton kutu havaya sıçrayıp tavana çarpıp, yan duvarlarda 12 kez sektikten sonra yere, tam da Clara’nın rahmetli annesinden kalma botlarının üstüne dökülmüştür. Clara depreme mi botlara mı üzüleyim derken daha kötü bir şey olmuştur. Kafasının üstündeki heybetli avizeyi kendisini kıl payıyla ıskalayacak biçimde gördükten sonra yere düşüp bayılmıştır. Ya da tam tersi. İşte bayılıp yere düşmüştür. Her zaman orada çalışan Tom da kızı kucaklayıp hemen yan binadaki hastaneye götürmüştür. Kızın uyanması yaklaşık 23 saat 59 dakika 59 saniye sürmüştür. Uyandığı anda hafızası tamamen format atılmış bir bilgisayar gibidir. Gördüğü kahveci Tom’u babası sanmıştır. Ve ö...

Küçük Beyinli Yaratıklarsınız, Cidden.

Erkekler 101 Çok yakınlık gösterdiğinde yürüdüğünü zannederler. En sevdikleri şeyler çok yakınlık gösterdikleri, samimiyet kurdukları kızları elde bir sayıp sinirli, atarlı ergen rolüne bürünmektir. Çok değer veririz bazen o zaman da başka kızın yanında takıldığını gördüğümüzde kıskanıyoruz sanırlar. Ama aslında karakterleri beş para etmez insanlar oldukları için bunu böyle görürler. Sevgilisi olan kızların onlara cilveli davranması hoşlarına gider çünkü ne de olsa kaleci var diye şut mu çekmesinler. Ama tek olay şudur bizim açımızdan, yakınlık duyduğumuz bir karşı cinsiyete olan dostluk. Dostunu üzmezsin o kadar süre. Ve bazen ilk onunla konuşan kişi sen olursun, hatta bütün arkadaşları ilk senin arkadaşın olmuştur ama o bütün bunları yok sayarak tanıştırdığın insanların büyüsüne kapılır. Açıkçası sen onun çöplüğünden çıkmışsındır. Kendisini çok büyük sanır. Dev aynasına bakmaktan hep... Ama bu türün çoğu kürkçü dükkanına dönme eğilimindedir. Tabi dükkan başka bir yere taşınmadıys...

Sevgi Çemberi

Saatin iki çubuğu, akrep ile yelkovan. Düşündüm de iki zıt karakter gibi. Biri yavaş ilerliyor diğeri hızlı. Biri kısa diğeri uzun. Düşününce kısa süren şeylerin etkisi daha çok kalıyor kafada. Anlık olaylar insanları derinden etkileyebiliyor. Uzun bir süre gerçekleşen durumlar, ne bileyim daha alışılmış geliyor ve insan bir süre sonra bu durumu çok tek düze buluyor yani üstünde durmuyor. Hayat bana göre bu iki kategoride olan olaylarla süregelen bir yığın gibi. Fotoğraf albümü gibi. Birer birer saklanmış anılar var beyin arşivlerimizde. Kimimizin hafızası çok kuvvetli, mesela ben. Kimisi balık hafıza. Ama ortak bir paydada birleşiyoruz. Hepimizin etkilendiği durumlar söz konusu. Hani derler ya ‘Ölmeden önce yaşamım bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti’ diye. Demek oluyor ki biz unutuyoruz ama her şey kayıtlı. Beyin bedava misali. Benim üstünde durmak istediğim olay birazcık anlık olaylarda. Bir bakışma, bir dokunuş, bir öpücük veya kısacık bir sohbet. Kırk yıllık hatırı olan ka...

Makyaj Yapmak Önemli

Pembe panjurlu terzi dükkanımı her sabah 6.30’da açarım. Her çeşit müşterim olur. Geçen sene bir stajyer kız almıştım ama çok da memnun kalmadım. Son zamanlarda aşırı bir talep olmaya başladı. Ben de bir ilan verdim ayrıca da cama bir afiş astım. Aslında cinsiyet önemli değil bana göre. Eğitebileceğim genç bir zihne ihtiyacım var. İkinci günü bir genç çocuk geldi. 24 yaşındaymış. Geçen yıl okulu bırakmış ve iş aramaya koyulmuş. Bizim caddenin yakınında oturuyormuş. Ne istersem yapacağını söyledi. Adı da Jonathan Nerst’miş. Çocuk akça pakça, kahverengi gözlü ve siyah saçlıydı. Çok saf ve iyi kalpli bir izlenim bıraktı bende. Ama daha ilk başvuran olduğu gibi biraz da toy görünüyordu. Ben de numarasını aldım. Çok talep var dedim. Ne yalan ama? O da çekingen bir şekilde sorun olmadığını, bekleyebileceğini söyledi. Aslında ilke göre fena değil diye düşündüm. İki saat sonra, fötr şapkalı bir kız çıkageldi. Kocaman kopkoyu gözleri ve silikonlu dudakları vardı. Elindeki sigarayı kapı önünd...

Kumarhane Batağı

Kartlara çok hakimdi. Yapacağı diğer hamleyi takip edemeden ben, o bir sonraki hamleyi düşünmüş bir şekilde bakıyordu. Gözleri gözlerime baktığında içim tuhaf oluyordu. Aslında sıçtım yine gibi bir duyguydu. Ama adamın yakışıklı olduğunu kaybettiğim ikinci oyunda fark edebildim. Ben bile şaşkına döndüm. Çünkü her zaman oyunumdan çok insanları incelerdim. Masadaki diğer dört kişi umurumda değildi. İkisi yaşlı, biri bence 18 altıydı, diğeriyse hep mutsuz gözüken 30’lu yaşlarda bir adamdı. Oyun basitti aslında. Tek sıkıntı duyduğum şey, ilk başta bahsettiğim adam fazla özgüvenliydi. Hep arttırdı parayı. Ben en son kalan onluğumu da harcamıştım ve masadan kalkmaya karar verdim. Kazandığım üçlükle kalkıp arkama bakmadan gitmeye karar verdim. Pes ettiğimi gören adam, bir anda yüzüne bir ifade takındı. Fazla babayani görünüyordu. Son hamlesini yaptı ve ortadaki hesaplayamadığım tüm paraları aldı. Hiçbir sevinç ifadesine sahip değildi yüzü. O anı görünce paralarımı bozdurmaya gittim. Masada k...

Son Kullanma Tarihin mi Geçti Yoksa?

Image
Karnımda bir sancıyla uyandım. O kadar kötü hissettim ki başka hiçbir düşünceye yer veremedim beynimin en ücra köşelerinde bile. Her neyse, dışarıya çıkmadan bir dakika önce bir telefon aldım. Tanımadığım biriydi. Bana Abraham Klein’i sordu. Aklıma hiçbir kimsenin siması gelmedi. Sonra son 10 saniye içinde duraksadım ve yere ayakkabı koymak için serdiğim gazeteye ilişti gözüm. Ve ta da. O isim manşette yazılıydı. Son iki günde öldürülen 5 kişiden biriydi. Tek diyebildiğim zorlanarak da olsa, gazetedeki manşet oldu. Bir anda hat düştü. Ve ben yine ağrılarımla baş başa kaldım. Ofise geldiğimde ağrım dinmişti fakat herkes tuhaf bir şekilde yorgundu ve kimse kimseyle tek çıt bile çıkartacak bir sohbete girişmiyordu. Sanki herkesin benden sakladığı bir sır vardı. Masadaki iş telefonum çaldı. Yine beklenmedik bir aramaydı. Korkarak da olsa açtım. Neyse ki annemdi. Ama o da tuhaf davrandı. Bana bankada yeterli param olup olmadığını ve çekindiğim bir konu varsa kendisiyle paylaşabileceğimi ...

Kolay Yoldan Zengin Olmak (zenginliğe taktım sanırım)

Uzun ama çok ince olmayan bir sokaktan daldım. Zifiri karanlıktı, tek bir sokak lambası yoktu. Sadece yıldızların ve ay ışığıyla yolumu el yordamıyla buluyordum. Neyseki onları geride bırakmıştım. Nasıl da kovalamacaya dönüştü bu olay anlayamadım. O aradıkları insan ben bile değildim. Nereden bileyim ben o Kuveyt dinarlarının nerede olduğunu? Hayatımda hiç 1.000.000.000.000.000 dolar görmedim, Kuveyt parası eksikti zaten. Bildiğim kadarıyla en değerli para onlarınki. Her neyse bazen keşke bu kadar bilmeseydim diyorum. Adam sinirden nasıl yüzüme tükürerek sorguladı beni. Acaba Jennifer ne düşünmüştür? Cebimdeki walkmanimi fark etmem 5 dakikamı aldı. En son dinlediğim şarkı Pink Floyd’dan, Time’dı. En korktuğum şarkı odur. Bir de sokak karanlıksa, kulaklığı takmaya içim elvermedi. Yürüdükçe yürüdüm. Tanıdık yerlere ulaşmıştım. Artık tek tük ışıklara rastlamaya başlamıştım. Caddeye ulaştım ama korkudan içim adrenalinle kaynıyordu. Neyseki bildiğim bir yerdi ve otobüs beklemeyi göze ala...

Zenginlik Kolay Be Gülüm

Üniversiteden bitkin ve aynı zamanda aşırı enerjik bir şekilde çıktım. Geçen gece 2 saatten fazla uyuyamamıştım. Panik atak gibiydi. Bunun farkına varmadım. Yine de okulun yolunu tutmuştum. Fark etmeden çok absürt kıyafetlere bürünmüştüm. Her zaman otobüsüme bindim. 45 dakikalık bir yolculuğum olurdu her akşam. Ama o zaman olmadı. 15 dakika sonra en lüks alışveriş merkezinde indim. İner inmez daha önceden gördüğümü sandığım bir adam gördüm. Sarışın mavi gözlü ve aşırı yakışıklıydı. O da oraya doğru harekete geçti ve yarı uyku sersemi olan ben onun peşinde gitmeye karar verdim. Onu gayet apaçık bir halde dedektif veya bir sapık gibi takibe aldım. Çocuğu yarı yolda kaybettim. Sanırım tuvalete gitmişti. O kadar uzun boylu bir işe kalkışmayacaktım. En azından o kadar deli değildim. O arada bir yemek mağazası gördüm. Bin bir çeşit yemek kitabı, macaronlar, kap kaçaklar, her türlü şey vardı anlayacağınız. Elime bir sepet aldım ve ne gördüysem içine koydum. Ama sadece yemek kitabı aldım. K...

Ne Yedik Be

Image
Sillesini Yemiş Yaşamım boyu girdaplardan, bataklıklardan kurtulamadım. Ruhumla bir türlü göğe yükselemedim. Acılar bir bir oturdu yüreğime besili bir manda gibi. Kalp krizleri geçirdim, kolesterolüm tavan yaptı. Bin bir türlü hali var derler ya bu dünyanın, İşte ben bin ikinci durumuydum. Hat safhalarda sürdürdüm hayatımı. Aşk bana yan gözle baktı. Bense ona iki göz iki çeşme… Elimden tutanım yolumdan takip edenim olmadı. Ben vazgeçmedim bu sevdadan. Ne kadar da olsa bir kuldum. Gelir geçer yine güzel olur her şey. Ama olmadı, yedim sillesini bu dünyanın.

Bir Aşkın Bitişi

Image
                                                                                                                Ukrayna, Kiev 12.01.2001 Sevgili Olga, Dün sen benim o yıkık dökük olduğu için dalga geçtiğin evimden gittikten 12 saniye 2 salise sonra bu yazıya başladım. Bu yazı hem bir vazgeçiş hem de bir hayatımın son saniyelerini ayırdığım bir öbür dünyaya geçiş makbuzu gibi. İlk olarak 5 yıldır seninle sevgili olmak çok farklı. İkimizin hiçbir ortak kanıda bulunduğunu görmedim. Olga sana ne kadar anlatsam da sen beni hiçbir zaman içten dinler gibi yapmadın. Gözlerin hep farklı yerlere bakıyordu. Şaşı olmandan dolayı yazmadım bunu. Asla dalga geçmem fiziksel özelliklerle bunu bilirsin. Demek istediğim şey s...

Seçenekleri Çoğaltabilirim

Image
    Koalalar çok tatlı ya. Bazen hayvanların bu kadar tatlı olması garip geliyor. İnsanın besleyip büyütesi geliyor. Hayvanları sevmeyen insanları anlayamıyorum. Onlar insan kılıklı yaratıklar. Kedilerin kuyruklarını kesen kafa nasıl bir kafa acaba? Erişmek istemeyeceğim bir olay. Flakka etkisi tüm dünyayı kasıp kavuruyor. Abi nasıl bir formül insanı bu kadar vahşi düşünme yetisine sahip olmayan bir varlığa çevirebiliyor? Kim bunu deneyip test edip satışa sunmuş? Akıllara zarar. Bunları düşüneceğinize dünyaya yararlı bir şeyler yapın. O kadar aç insan varken insanları birbirine düşürme ihtiyacı neden? Ne biliyim ya bu atom bombasını bulan Einstein’ın durumu gibi oldu. ‘Ama ben nereden bileyim böyle olacağın’ tarzında hani. Bilim için. Kıl oluyorum bu söze de he. Külahıma anlat. Nagazaki ve Hiroşima’nın kaderini sen etkiledin. Benim en sevdiğim bilim insanı Marie Curie. Kadın radyoaktif elementlerle yatıp kalkmış. Ömrünün sonunu kendi hazırlamış. Farkında değilmiş ya da far...

İçimi Dökmek

Oyundan ibaret bence bütün hayat. Kimisi kuralına göre oynuyor kimisi kural tanımıyor. Kartları iyi bilen kişi daha rahat yaşıyor. Karşısına çıkacak zorlukları veya fırsatların daha bilincinde oluyor. Onu sağlayabilmek de yaş kazanmakla ve tecrübelenmekle oluyor. Kimisi daha küçük yaşta hayatın sillesini yiyor. Kimisi şımarık büyüyor. Kimisi büyütülme güzelliğini yaşayamadan tek başına başlıyor hayata. Yalnızsan daha da yalnızlaşıyorsun veya ne kadar çok dostun olursa olsun yine hep bir başınasın. Çünkü kimse senin kafanın içine giremiyor. Senin gibi düşünemiyor. Üzüyor, kırıyor, sevindiriyor, ağlatıyor, şaşırtıyor ama seni çözümleyemiyor. Kimse birebir yapılmamış. Nöron sayısı farklı, kan hücresi sayısı farklı, trigliserit miktarı, kalsiyum düzeyi farklı bir kere. Birer ikişer aynı olabilir bu özellikler ama hiçbir zaman aynı tutmaz hepsi birebir şekilde. İkizler bile çok farklı. Tek yumurta ikizi de olsa kafa yapıları apayrı. Hem tamamen aynı olmuyor görünüşleri. Bir elmanın iki yar...

Olağanüstü His Havuzu

Sanki kafamı bir kaktüs saksısına sokmuşum gibi, Sanki dişlerime buz sürtmüşüm gibi, Sanki dilimi arı sokmuş gibi, Sanki elimi kedi tırmalamış gibi, Sanki elimi ocakta yakmışım gibi, Sanki ayağıma cam batmış gibi, Sanki çöp kenarından geçiyormuşum gibi, Sanki kusan birini görüşüm gibi, Sanki hayattan bıkmışım gibi, Öyle sere serpe kendimi yere bırakmışım gibi.

Vanilyalı Dondurma

Vanilyalı Dondurma Bir rüzgar esti, Erimiş vanilyalı dondurma ve elmalı reçel kokusu, Ciğerlerime nüfuz etti. Aklıma seni getirdi. Ne severdin tatlı şeyleri. Her buluşmamızda beni pastaneye götürürdün. Ve her gidişimizde aynı ses tonuyla, ‘Tatlı yiyelim tatlı konuşalım.’ derdin. O günler şimdi kalbimde bir hüzün. Beni o kazada bırakıp gittiğinden beri.

Amerika'nın Oyunu

Arkadaşlar nereye gidiyor bu gemi, bu otobüs, bu metrobüs ve bu araba? Hangi seyirde ilerliyor, kaçla gidiyor, nereleri görüyor, neler keşfediyor? Her gün kendimi maratonda koşan bir atlet gibi koşmama sebep olan bu güç de neyin nesi? Ben kimim mesela? Arkadaşlarım kimler? Herkes cam gibi transparan mıdır acaba? Yoksa bin çeşit karaktere sahip saman altından su yürüten cinsteler mi? Kim ak kim kara? Hangisi daha çok önemsiyor? Neye göre seçiyoruz insanları? Kumda taş arar gibi mi yoksa pirinçten taş ayıklar gibi mi? İnce eleyip sık dokuyarak mı yok göz ucuyla mı? Soru sormaktan neden bıkmaz insan? Cevap bulamadığında mı gelir bu istek? Yoksa merak duygusu mudur insanı soru sormaya iten? En doğru cevabı kim verebilir ki? Hangisi doğru hangisi yanlış nasıl ayrım yapılır ki? Varlığımız bile bir soru olamaz mı? Yokluğumuz insanlara koyuyorsa var mıyız demek olur bu? Ya da hepsi beynimizin birer aldatmacası mı? Belki bir yanılsama mı? Ya da Amerika’nın oyunu mudur? Başkaları mı karar veriy...

Yalıda Din Ayini

Yalıda Din Ayini- Işıl Taner Geçen gün bir hikaye okuyordum. Kuşların nasıl bir ilişki halinde bir arada yaşadıklarına birazcık değiniyordu. Herkes deniz kenarındaki en güzel kayayı kapmak için savaşıyordu. Daha çok kavga gibi değil de ast üst ilişkisine uyacak şekilde bir kast sistemi kategorisindeydi. Ama sözcükler çok güzel seçilmiş ve alegorik bir anlatım hakimdi öyküde. Aslında değinmek istediğim başka bir nokta var. Biz insanlar da kendi aramızda bir rekabet içindeyiz. En iyi parası olan işi kapmak ne bileyim en iyi okulda okumak için ders çalışmak… Fark edince diyorsun ki ne çok kendimi hırpalıyorum. Ne bileyim bu sistemi biz insanlar kendimiz oluşturup kendimiz içinde boğulup strese gömülüyoruz. Korkumuzun ecelimize faydası yok belki ama en ufak bir şey bile bizde endişeye sebep oluyor. Ne bu hiddet ne bu celal? Sakin ve dingin bir kafaya sahip olmak niye bu kadar zor? Sonra düşünüyorum eğer bir Tanrı varsa neden kullarına bu tür duygular hissettiriyor? Ya da arkadaşım fikr...

Bağrı Yanık Palyaçolar 🤡

Soğan kesem yer misin bu köyden gider misin, Ayak var ama terlik yok Bu gelen kimin yaridir?  Bir bakmışsın hayatın olmuş geçmiş Bin bakmışsın hayat olmuş mezar. Kaldırımdan kaldırırlar Bağrı yanık palyaçolar Bu yol yokuştur Sonu da kurtuluştur Karıncalar da gülermiş  Ama insanların haline Dünya yalandır  Arkası dutluktur Bu gelen benim yarimdi Fakat yanındakini hiç bilmirem Sanırım beni bırakıp Bir deveye yar olmuş.

Vera'nın Gerçeği

Roman Denenmesi Bugün kalktığımda yerde gördüğüm bana ait değilmiş gibi görünen soluk gölgemle irkildim. Sanki ben ben değildim. Dün akşamdan hatırladığım hiçbir şey yok. Aklımdaki şeyler Brandon ile sarmaş dolaş olup son shot atışımdan sonrasına dair hiçbir olay içermiyor. Dün gece gerçekten çok içtim. Sanırım Ohio'daki tüm votkaları içmiş olabilirim. Yatağımdaki küçük vişne çürüğü lekeye baktım. Daha çok ruj lekesi gibiydi ama kurumuş ve kuru boya açılınca tozlar saçılır ya o tarz bir maddeydi. Brandon yatağımın diğer tarafında yatar pozisyonda duruyor. Uyuyakalmış belli ki. Horultusu safarideyken gördüğüm fillerin sesi gibi. Odam çok loştu. Saat sabahın 6'sı. Parti yapmadığım gecelerin sabahında tam da bu saatlerde koşuya çıkıyorum. Kafamı iyice boşaltmama yardımcı oluyor. Evimi iki en sevdiğim arkadaşım -Elizabeth namı değer Eli- ve Nora ile paylaşıyorum. Yoksa böyle güzel bir evde kalmama maddi olanaklarım el vermez. Bütün partiler bizim evde yapılır. En az 20 kişi dol...

Elimi Kaptırınca Gönlüm De Kaydı Gülüm

Bugün konumuz aşk veya hoşlantı tarzı olay. Her neyse platoniği var, iki taraf birbirine aşık fakat ikisi de açılmıyor türünden bir şeyler var ya da herkesin ulaşmak istediği o sevgili olunan durum var. Ben ilkinde çok takıldım (çaktırmayın hala takılıyorum). Yalnız biraz deli bir karakterim olması da etkili olabilir. Her neyse şu ana kadar en çok etkilendiğim bir kişi oldu. Onda da ben kabul etmedim. Hahahahah çok salağım. Hani öyle böyle değil über salağım. Bir de sonra sevgilisi olmasın mı? Çocuğu acaba engellesem mi diye düşünüyorum. Ama bana hala çok samimi ve yakın geliyor. Ayrılmalarını istediğimden değil (acayip istiyor, hatta içi kavruluyor tam yeni kavrulan leblebiler gibi içi kıpır kıpır) ama olursa da üzülmem yani. Ama bu da en kötüsü değil mi? Birinin ayrılığına bakmak yani sanki eline düşmüşsün gibi. Kızım sana daha iyisi mi yok? Bırak düşünmeyi. Kaç kez dedim ama olmadı. Samimi olarak net sonucum sanırım gerçekten şu ana kadar en cana yakın bulduğum insanın o olması. Bir...

İstenmeyen Hadiseler

Hayatımdaki Yaşamak İstemediğim Durumlar ve Her Zaman Yaşıyor Olduğum Gerçeği 1-Okulda iki tane yemek sırası oluyor ve ben hangisine geçersem o daha yavaş ilerliyor. 2-Salata tabakları çok küçük olduğu için bir çatal atmamla salatanın tıpkı domino etkisi gibi ya da eş zamanlı birkaç deprem oluyormuş gibi dışarıya taşıp tepsiye düşmesi.  3-Çorbayı ağzıma götürürken dökülmesi ve gören oldu mu diye etrafı kolaçan etmem.  4-Metrobüste yakışıklı bir çocuk gördüğümde bakışmaya çalıştığımda bir dedenin görüş alanıma girmesi ve çocuğu göremez olmam. 5-Metrobüse çok hızlı böyle herkesi hunharca geçerek ulaştığımda içeriye geçtiğim insanlardan birinin gelmesi. 6-Çok havalı bir şekilde yürürken, herkesin içinde pantolonun fermuarının açık olduğunu fark edip nerede kapatacağını bilemez olmak. 7-Ellerini ne kadar yıkasan da tırnaklarını temiz tutamamak.  8-Her ne kadar az efor sarf ederek yürüsen de damacanadan kafana su boşaltılmışçasına terlemek.